TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

BASINA VE KAMOYUNA

BASINA VE KAMOYUNA
İSTANBUL
15.05.2009

13 MAYIS ULUSAL PEYZAJ MİMARLIĞI GÜNÜ “BU ÜLKENİN PEYZAJ MİMARLARINA İHTİYACI VARDIR”

" 13 Mayıs Ulusal Peyzaj Mimarlığı Günü" olarak ilan edilen bu günde; Kamuyu, ülkemizin tüm ulusal kaynaklarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

 

            Biz Peyzaj Mimarları; Yeryüzündeki doğal-kültürel kaynakların korunarak, dünya havzasında tüm canlıların yaşamının geleceğini teminat altına alan, koruma ilkesinden yola çıkarak plan üreten ve planın uygulanmasına dair KAMU HİZMETİ veren meslek disipliniyiz.

 

            Doğal-kültürel kaynaklarımız üzerindeki "liberal reformlar" adı altında özelleştirme ana planı ile uygulanan baskılar; geri dönülmez tarihsel, kültürel, doğal kaynak tahribatlarına yol açmıştır. İklim değişiklikleri, çölleşme, su rejimlerinin değişikliği, orman alanlarının yok oluşu, kıyılarımızın tahribi gibi insanın canlı-cansız varlıklar üzerinde yol açtığı bu baskılar tüm canlıların yaşamsal varoluşunu tehdit etmektedir. Bu süreç insanlığı varoluş ve yokoluş arasında bir seçim yapma zorunluluğu ile yüzleştirmiştir.

            Ülke coğrafyasının bütün kültürel dokularından gelen insanlar; mevcut kültürel-doğal yapıların fiziksel, sosyo-kültürel, ekonomik yapılarını olumsuz yönde değiştirmektedirler. Farklı kültürel, sosyal, ekonomik, siyasi, ideolojik yapıları gereği, kente kendi istediği biçimi vererek KENTLERİ; birer KÜRESEL KÖYE dönüştürmüştür / dönüştürememiştir.            

            Peyzaj politika ve yönetiminin olmaması; İstanbul yerelinde 3. Köprü ve bağlantı yollarının kentin kuzeyine kaydırılarak bölgenin kuzey kıyıları, ormanları, su havza alanları tahrip edilmesine; kentin sosyo-kültürel, tarihi, doğal kimliğe sahip birçok semti (Sulukule, Zeytinburnu,vb. gibi) kentsel dönüşüm projelerinin yanlış uygulanması ile yabancılaştırılmasına; 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'un tarihi-kültürel alanlarda yapılan kimliksiz, hızlı değişimlerle kente özgü siluetini kaybetmesi  sonucunu doğurmuştur.

            Geçmişten günümüze her sosyo-kültürel yapının; kentsel-kırsal açık-yeşil alan kullanım mirası vardır, bölgemiz ve kentimiz özelinde doğal ve kültürel anlamda dünyanın engin hazineye sahip bir coğrafyasıdır. Doğal ve kültürel mirasların (tarihi korular ve mesire alanları, parklar, tarihi bahçeler ve elemanları, önemli kültürlerin coğrafi, dini, sosyo-kültürel mirasları, … gözardı edilmek istenen değerlerin) korunması, yaşatılmasında biz peyzaj mimarlarına söz haklarının verilmeyişi, koruma planlarında, koruma kurullarında uzmanlarımızın yer almayışını anlamakta zorluk çekmekteyiz. Bu kritik konularda mesleki disiplin kriterleri ile değerlendirmeden karar üretilmesinin ülke hatta dünya mirasında katliamı olarak nitelendiriyor ve sit alanlarında, doğal, kültürel, endüstriyel miras alanlarının hızla ticaret alanlarına,  iş plazalarına, lüks konutlara dönüştürülmesinde rol oynayanlara suç duyurusunda bulunuyoruz.

            İstanbul'un ikliminin-hidroloji, diğer tüm doğal sirkülasyonun sağlanmasında ekolojik öneme sahip vadilerinin, iç derelerinin birer birer tamamen rantın elinde yok edilmeye terk edilmesi, her tür açık-yeşil alan uygulamalarında, hizmet alım ve yapım işlerinin taşeronlaştırılarak tekelleştirilmesi, artık yaşamların sokaklarda, doğayla, toplumla iç içe değil binaların içerisinde yaşamaya hapsettirilmeye çalışılması, insanlar bireysel ve tüketici yaşamaya mahkum edilmesiyle gelecek ciddi fiziksel ve ruhsal sağlık problemleriyle karşı karşıyadır. Sosyal-doğal yaşamın varlığını tehdit eden tüm fiziksel-yasal engelli uygulamalar acilen kaldırılmalı insanlar dahil tüm canlıların doğada iç içe hakça sağlıklı yaşama hakları geri verilmeli ve doğal yaşamın (insan, fauna-flora) sürdürülebilirliğini sağlayan politikalar hayata geçirilmelidir.

            Açık alanlarımız fiziki konumundan fonksiyon tanım ve özelliklerine kadar kimliksiz ve yetersizdir. İnsanların dinlenme-eğlenme gereksinimlerini karşılayacakları rekreasyon alanları; mahallemizin köşesindeki bir mahalle parkından bölge parkalarına kadar alanların aktif kullanımdan çıkartılarak pasif alanlara dönüştürülmektedir. Bu mekanların, insanların ve tüm canlıların engelsiz fiziksel gereksinimlerini karşılanmasından ziyade birer rant aracı olarak tasarlanması, yaşamı tehlikeye sokan birer suç mekanları hale dönüştürülmesini (çocuk oyun alanları, mahalle parkları,..), üzülerek takip etmekteyiz.

            Artık bir KÜRESEL KÖY haline gel(eme)miş olan İSTANBUL gibi tüm kentlerimizin; kentleşme politikaları ile çağdaş, planlı, yaşanabilir olması ve kentlinin insanca yaşama hakkına kavuşturulması gerekmektedir.       Bunun için Yaşanılır bir Kent ve Ülkede:

 

  • Ülkemizin doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkmak üzere ulusal peyzaj politikasını belirlemek,

 

  • Dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, Peyzaj planlaması ve peyzaj yönetimi kavramlarını, ülkemizin fiziksel planlama sürecine ve yasal mevzuatlarına yerleştirmek için:

     

Bu nedenle; ivedilikle ulusal, yerel doğal-kültürel kaynakların Peyzaj envanterleri çıkartılarak Ulusal-Bölgesel Peyzaj Çerçeve planlarının hazırlanılması gerekliliğini vurgular, bu coğrafyalarda sağlıklı uzun hayatlar sürmek için çözümün yerel yönetimlerin duyarlılığından ziyade Bakanlık düzeyinde özerk bir yapı kurularak yasa-yönetmeliklerce peyzaj çerçevesinin oluşturulması, uygulama ve denetleme mekanizmasının sağlatılması iktidarın, kamuoyunun

 

OLMAZSA OLMAZIDIR!

 

 

 

Saygılarımızla,

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

İstanbul Şubesi

 

 

Okunma Sayısı: 653